Victoria (Film Eleştirisi)
Aslında uzun zamandır defalarca evire çevire ballandıra ballandıra izledik, sohbetlerde lafını ettik... Düğündü dernekti derken blogu da boşladık tabi. Ee artık yazalım bir şeyler... Konuyu çok düşünmeden Victoria beni yazmaya iten bir güdü oluşturuyor zaten keyifle yazacağım bu filmi. Başından sonuna kadar şaşırarak izlediğim bir film Victoria. Aslında çok da şaşırmamak lazım aldığı ödüllere bakınca ne kadar kayda değer bir yapım olduğunu anlamak pekala mümkün. Oyunculuklar ile ilgili doğru övgü kelimelerini nasıl bulacağımı da kara kara düşünüyorum.
Film başındaki sahnede beni tavladı, çok hareketli bulanlar olacaktır diye tahmin ediyorum; sonrasında uzun bir sessizlik bekliyor bizi dolayısıyla başındaki hareketlilik benim için atlatılması gereken bir kaç dakikadan başlayacak şölenin habercisi oluyor. Film bir tırmanıyor bir düşüyor, insanların birbirlerini etkilemek için gösterdiği çaba filme çok güzel sahneler ve diyaloglarla yansıtılıyor. Katmanları olan bir filmden bahsediyorum öyle ki dram ve aksiyon bir arada bu zor konuyu bir de tek çekim kamera ile takip ediyor çekim ekibi. Evet evet bir gecede çekilmiş bir filmden bahsediyoruz. Başrollerinin ciddi efor sarf ettiği her hallerinden belli oluyor. Film bazen duracak gibi olduğu anlarda drama başlıyor, hem aksiyonun hem de dramın hakkını veren film Berlin'in arka sokaklarında geçiyor.
Victoria'yı ilk defa izlediğimde sadece filmin katmanlarına hayran kalmıştım fakat; ikinci hatta üçüncü izleyişimde bir oyuncu beni doğallığıyla büyülemeyi başardı. Frederick Lau filmdeki ismiyle Sonne; bugün bayağı bir araştırmayla diğer yapımlarını da izlemeye başlama kararı aldım. Ekrandan kollarını size doğru uzatıp sahnelerin her birine sizi adapte etmeyi başarıyor. Bütün serseriliğini size hissettiriyor. Söylediği yalanlara inanmamanız mümkün değil gibi görünüyor.
Müzikler tek kelime ile şahane. Müziklerin oynayan kareye uyumu filmin ritmine ayak uyduruşu benden ayrı bir sempati kazandılar. Ara ara filmin soundtrack müziklerini dinlerken buluyorum kendimi. Özellikle piyano sahnesine takılı kalmış durumdayım.
Bir olumsuz eleştiri olarak filmin sabah bitmesi beni uyandırıyor. Gece geç saatte başlayan çekimleri sabaha biten bir film tabii ki zaman mekan konusunda eleştiri kabul etmeyecektir. Yine de gece başlayıp gece bitseydi diyor içimden bir ses. Başrolleri sabaha kadar çeşit çeşit alkol çeşit çeşit uyuşturucunun gözüne vuruyorlar. E sabah olunca onlarla beraber seyirci de uyanıyor. Filmin uzun olmasından yana bir sıkıntı yaşamıyorum ama gündüz bitmesi biraz can sıkıcı.
Şurada kısa film tadında bir link bırakayım da ağzınızın suyu aksın... İyi seyirler...
Yorumlar
Yorum Gönder